Yavaş yaşam felsefesi: Cittaslow
15 02 2021
Daha sürdürülebilir, daha sağlıklı ve daha verimli yaşamanın yolu Cittaslow akımını benimsemekten geçiyor. Peki bu akım nasıl doğdu ve neler vadediyor?
Kahvenin, pizzanın ve sanatın anavatanında 1980’lere gelindiğinde ilginç bir akımın ayak sesleri duyulmaya başlandı: Cittaslow. İtalyanca “şehir” anlamına gelen “citta”, İngilizce yavaş anlamına gelen “slow” kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkan bu “yavaş hareketin” ilk adımı yemek oldu.
Yavaş hareketin temelleri, 1986 yılında İtalya’da başladı. Roma’nın en hareketli ve tarihi meydanlarından Plazza di Spagna’da açılan bir McDonald’s her şeyin başlangıcı oldu. Yemek gibi zor ve ustalık gerektiren bir işin böyle basite indirgenmesini İtalyan şefler kabul edemezdi. Onlar için iyi bir peynir elde etmek için bile günlerin, hatta haftaların geçmesi gerekirdi.
Ünlü İtalyan şef Carlo Petrini liderliğindeki grup, Plazza di Spagna meydanında makarna fırlatarak Amerikan tarzı fast food zincirine karşı ilk tepkiyi gösterdi. Bu sadece basit bir etki-tepki eylemiyle sınırlı kalmadı. Dünya genelinde onlarca şef bir araya geldi ve Slow Food Birliği’ni kurdu.
“Yavaş Gıda” ileride etkileri daha geniş kitlelere yayılacak olan Yavaş Hareketin de öncüsü oldu. Şeflerin yaktığı bu meşale, öncelike moda dünyasına sıçradı. Sürekli değişen ve büyük bir pazara sahip olan moda sektörü için imkansız görünen bu akım aslında kullan-at hareketine karşı bir tepkiydi.
“Ucuz olan her şeyi almayın”
Slow Fashion (Yavaş Moda); insanların çok miktarda ucuz giysi almasının önüne geçme fikrini benimsedi. Bu fikir dünyanın önde gelen markaları tarafından da olumlu karşılandı. Burberry, geleneksel moda haftasının dışına çıkarak yeni sezon kıyafetlerini önceden yayınlamayı reddetti ve ‘see now, buy now’ stratejisiyle tüketici ihtiyacına yönelik devrim niteliğinde bir adım attı. Gucci tasarımcısı Alessandro Michele, 2018 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu çıkardığı Milano Moda Haftası’nda şu notu paylaştı: “Kişinin kendini kaybetmesine neden olan hız düşüncesine direnin! Ucuz olan herhangi bir şeyi alma illüzyonuna kapılmayın.”
“Yavaş Gıda” ve “Yavaş Moda” akımlarını takip eden felsefelerden bir diğeri, aynı zamanda Yavaş Hareketi en çok yayan akım olan “Yavaş Şehir” (Cittaslow) oldu. Cittaslow hareketi, hızlı ve tüketime dayalı şehir yaşamına alternatif olarak ortaya çıktı. Cittaslow’un temel amacı son derece basit: Hayatı, hayattan zevk alacak bir hızda yaşamak.
Yavaş şehir, mega kentlere oranla nüfusu az fakat nitelikli şehirlerden oluşuyor. Söz konusu akım, günümüzün hızlı ve tüketime dayalı dünyasına eleştirel bir bakış açısı getiriyor. Cittaslow hareketinin dünya çapında 30 ülke ve 200 şehir üyesi bulunuyor. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye’de 10 şehir, Yavaş Şehir ünvanına sahip. Türkiye ayrıca Cittaslow ülkeleri arasında en fazla üyesi olan dördüncü ülke. Hareketin doğum yeri olan İtalya 75 ülke ile birinci sıradayken, Almanya ve Polonya 12 üyeyle ikinci, Güney Kore ise 11 üyeyle üçüncü sırada.
Biraz hızlı gitmiyor muyuz?
Yavaş gıda, yavaş moda hatta yavaş şehir… Tüm bunlar ne anlama geliyor veya tam olarak ne işe yarıyor?
En basitinden yavaş hareket doğayı koruyor. Yaşamın yani insanın doğal ritmine uyum sağlamak yerel ve geleneksel besin maddelerini korumak, hayvan türlerini koruma altına almak, yediklerimizi tanımak ve nasıl üretildiğini bilmek için çağrıda bulunuyor.
Küçük kentlerde istihdam ve sosyal olanakların eksikliği nedeniyle özellikle genç nüfus büyük şehirlere göç ediyor. Ekonomik gücü olmayan kentler zamanla ölmeye başlıyor. Kentin ancak kendi kimliğine sahip çıkarak kalkınması mümkün. Kentin doğasına, esnafına, kültürüne, tarihine, yemeklerine, ürünlerine saygı duyarak bir kalkınma içinde olması, sosyal ve ekonomik hayatın canlanması kentin ayakta kalması için şart.
Tüm bunların ışığında belki de kendimize şunları sormamız gerekiyor: En son ne zaman gökyüzüne bakıp hayal kurdum? En son ne zaman bir yere yetişmek zorunda olmadan yavaş yavaş yürüdüm? Neyse ki bunun için geç kalmış değiliz. İşe biraz frene basarak başlayabiliriz.